Omurga Kırığı
Bu sayfada omurga kırığı nedir, omurga kırığı tipleri nelerdir, nedenleri ve tanı yöntemleri, ameliyatı ve ameliyat sonrası iyileşme süreci hakkında detayları anlatmaya çalışacağız. Hepinize sağlıklı günler dilerim.
Omurga Kırığı Nedir?
Omurga 33 adet kemikten oluşur. Bu kemikler birbirine yumuşak dokular, eklemler ve iki omurga kemiği arasındaki yastıkçıklarla bağlıdır. Omurganın ana görevi bedenimizin dik durmasını ve her yöne hareket etmesini sağlamasıdır. Ayrıca omurganın içinden geçen kanal içinde bulunan omuriliği korumak gibi de çok önemli bir görevi daha vardır. Omurilik beyinden gelip kollar, gövde ve bacaklara giden sinir uyarılarını götürmek ve yine o bölgelerden gelen yanıtları beyine ulaştırmakla görevlidir. Kollar ve bacaklarımızın kuvvet, duyu ve ağrı işlevini yüklenir. Ayrıca kalp atımı ve nefes alımı gibi yaşamsal işlevler ile idrar-dışkı yapmak ve seksüel işlevleri sağlamak önemli görevleri arasındadır.
Omurga kırıkları genç nüfusta genellikle yüksekten düşme veya trafik kazası sonucu oluşan travmalar sonucu görülürler. Yaşlılarda ise osteoporoz denilen kemik erimesi sonucu basit bir travma dahi omurgada kırık meydana getirebilir. Yaşlı bireylerde osteoporoza bağlı gelişen omurga kırıklarında ani ve herhangi bir travmanın eşlik etmediği bel ağrısı öyküsü olabilir.
Bu hastalarda ağrı ayakta durur ya da yürürken artarken, istirahat durumunda ya da yatış pozisyonunda azalmaktadır. Eğer tedavi edilmezse hastalarda omurga hareketlerinde azalma, omurgada yükseklik kaybı oluşabilir ve meydana gelen ağrı hastanın yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkiler.
Oluşan kırık bir miktar omurilik kanalına da kayıp omuriliğe baskı yapabileceğinden bu hastalarda felce kadar giden çok önemli sorunlarla karşılaşılabilir. Travma geçirmiş hastaların acil servise uygun pozisyonda taşınmaları gerekir, düşme ya da travma sonucu oluşan ve omurilik basısı yapan kırıklar uygunsuz taşıma sonucu hastayı felç bırakabilir. Omurga kırıklarının bir diğer nedeni de omurga tümörüdür. Bu hastalarda bir veya birkaç omurganın tümörden etkilenerek yapısı bozulur, travmalara karşı daha dayanıksız hale gelir ve çok düşük enerjili bir travma ile dahi omurga kırılabilir. Omurga kırığı olan hastaların %80’i 18-50 yaş arasındadır. Erkekler kadınlara göre 4 kat daha fazla bu sorunla karşı karşıya kalırlar ve kırıkların çoğu sırt ve belde görülür. Sırt ve bel omurga kırıkları %70 oranında görülürken, boyunda %5-10 oranında, geri kalanı omurganın diğer bölgelerinde görülmektedir. Omurga kırığı olan hastaların %80’i 15-50 yaş arasındaki kişilerdir.
Omurga Kırığı Tipleri
Omurga kırıklarını çökme-patlama kırıkları ile kırıklı-çıkıklar olarak iki grupta sınıflandırabiliriz. Çökme-patlama kırıklarında omurganın üzerine travma ile fazla yük binmesi sonucu omurgada kırılma meydana gelir. En sık gördüğümüz kırık tipi omurganın ön kısmının çöktüğü çökme kırıklarıdır. Eğer omurga üzerine binen yük ön, orta ve arka kısmı da ilgilendirecek şekilde ise o zaman patlama kırığı dediğimiz kırıkla karşılaşırız. Bu durumda kırık parçaları omurilik kanalına doğru ilerleyerek omurilik zedelenmesine neden olabilirler.
Kırıklı çıkık tipi omurga kırıklarında ise omurga ve üzerine binen yükün çok fazla artması nedeniyle kırıkla birlikte omurgayı bir arada tutan disk yapılarında, bağlarda ve eklemlerde de zedelenme oluşur ve iki omurganın birbirine bağlantısı koparak omurga çıkığı da meydana gelir. Bu tip bir kırıkta omurilik yaralanması da görülebilir. Aynı zamanda bu tip kırıkların iyileşme süreleri uzun ve zordur, cerrahi tedavi gerekir.
Omurga Kırığı Nedenleri
Omurga kırıkları genç yaş dönemlerinde çoğunlukla yüksekten düşme veya trafik kazası gibi yüksek enerjili travmalarla oluşur. Osteoporozda basit bir travma olmaksızın da bu tip bir kırık görülebilir. Osteoporoza bağlı omurga kırıkları genellikle ani gelişir ve çoğunlukla bir travmanın eşlik etmediği sırt veya bel ağrısı vardır. Hastalarda ayakta dururken veya yürürken ağrı artar, dinlenme durumunda ya da hasta yatağına yattığında azalır. Osteoporoz tanısı konulup tedavi edilmeyen hastalarda omurga hareketleri kısıtlanır, kemiklerde yükseklik kaybı oluşabilir ve ağrı geçmeyebilir.
Tedavi edilmeyen hastalarda kırılan omurganın yüksekliğinin daha da artmasıyla omurgada kamburluk oluşabilir. Omurga kırığı şüphelenilen hastaların en yakın sağlık kuruluşuna uygun bir pozisyonda taşınması son derece önemlidir. Çünkü felç oluşturmamış ancak omurgada ciddi bir şekil bozukluğuna yol açmış bir kırık, taşıma sırasında omuriliğe baskı yaparak hastada felç oluşturabilir. Bu tip kırıklara neden olan bir diğer etken de omurga tümörüdür. Omurga tümöründe kemiklerde zayıflama oluşur ve bunun sonucunda hafif bir travma ya da travma olmaksızın omurgada kırık meydana gelebilir.
Son yıllarda altın standart olarak görülen tanı yöntemi manyetik rezonans görüntülemedir. Bu tetkik ile omurgalar arası mesafede yer alan disk yapıları, omurgaların birbiriyle eklem yaptıkları bölgeler ve omurgaları bir arada tutan bağ yapıları, omurilik kesesi ve buradan çıkan sinirlerin durumlarını değerlendirmek mümkündür. Manyetik rezonans görüntülemede omurilik kanal çapının belirli bir miktarın altına düşmüş olması hastalığın ilerlediğinin bir işareti olarak kabul edilir. Elektrofizyolojik inceleme dediğimiz halk arasında ise sinir ölçüm testi adıyla anılan elektromiyografi ve somatosensoriyal uyarılmış potansiyel tetkikleriyle omuriliğin iletimi ve omurilikten çıkan hangi sinirin bası altında kaldığı ve ne derecede bu baskıdan etkilendiği değerlendirilebilir. Bu inceleme yöntemi ile omuriliği ilgilendiren diğer hastalıklarla ayırıcı tanı yapmak da mümkündür.
Omurga Kırığı Tanı Yöntemleri
Omurga kırığı olan hasta hastaneye ulaştırıldıktan sonra hızlıca yapılması gereken işlemler vardır. Bunlardan en önemlisi hastanın yaşamsal işlevlerini etkileyecek yaralanmanın olup olmadığını saptamak ve gerekli tedaviyi yapmaktır. Omurga yaralanması olan hasta acil serviste yapılacak radyolojik tetkikler için baş, gövde ve bacaklar aynı düzlemde olacak şekilde taşınmalıdır. Acil serviste yapılacak tetkiklerden en önemlisi direkt radyografi dediğimiz röntgen filmi çekimidir. Omurgada yaralanma şüphesi olan hastalara yapılacak ilk tetkik budur. Çoğu zaman omurga yaralanmasının olup olmadığını bize etkin bir şekilde gösterebilmektedir. Röntgen filmi çekimi sonrasında omurgada sorun saptanan hastalar daha detaylandırılması için veya röntgen filminde açıkça bir kırık görünmeyen ancak kırık şüphesi bulunan hastalar bilgisayarlı tomografi ile incelenmelidirler. Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ile bilgisayarlı tomografi ile omurga kırıklarının saptanması ve detaylandırılması çok tercih edilen bir yöntem olmuştur.
Bilgisayarlı tomografi ile yapılan bir diğer yöntem de üç boyutlu çekim tekniği ile omurga kırıklarının incelenmesidir. Manyetik rezonans görüntüleme omurga kırıklarında acil serviste hasta değerlendirilirken öncelikli olarak tercih ettiğimiz bir görüntüleme yöntemi değildir. Ancak kırık saptanmış hastalarda, kırığın şiddeti ve omurilik ile çevresindeki yumuşak dokuların durumunu değerlendirmek için kullanılabilir.
Omurga Kırığı Tedavisi - Omurga Kırığı Ameliyatı
Omurga yaralanmalarının tedavisinde omurilik zedelenmesinin bulunup bulunmaması ve yaralanmanın tipi son derece önemlidir. Tedavide amaç omurgadaki normal yüklenmelerden zarar görmeyecek bir omurga elde etmek ve hastaları kısa zamanda eski yaşam aktivitelerine döndürmektir. Genellikle omurgaların ön kısmında çökme kırığı olan hastalar, kemikleri birbirine bağlayan yumuşak dokuları bu travmadan etkilenmemiş hastalardır.
Yatak istirahati ve korse ile verilecek basit ağrı kesici ya da kas gevşetici ilaç tedavisi ile tedavi edilebilirler. Hastalarımızda korse kullanımı günlük işlerine daha kısa sürede dönmelerine yardımcı olur. Korse kullanma süresi omurgadaki kırığın yeri ve beraberindeki bulgulara göre 2 ile 4 ay arası değişmektedir.
Omurga kırıklarında kullanılan bir diğer tedavi yöntemi ise cerrahi tedavidir. Kırık omurga veya omurgaların titanyum içerikli metal araçlar ile tespit edilmesi ya da diğer adıyla dondurulma işlemidir. Çoğunlukla bu cerrahi hastalara arka taraftan uygulanmaktadır. Ancak bazen yan ve ön taraftan da yapılabilir. Cerrahi sırasında titanyum içerikli metal implantlar ile birlikte kullanılan greftlerle omurganın sabitleme işleminin uzun yıllar sürecek şekilde kalması sağlanabilir. Füzyon denilen sabitleme işleminin tamamlanması aylar sürebilmektedir. Hastaların bu nedenle belirli aralıklarla beyin ve sinir cerrahisi uzmanı kontrolü altında bulunması gerekir. Bu cerrahi sırasında aynı zamanda dekompresyon dediğimiz yani omurilik yaralanması nedeniyle omuriliğe baskı yapan veya saplanmış kemik parçalar temizlenir. Nörolojik bir zedelenme olmayıp sadece arka bağ dokularının yaralandığı patlama kırıkları ve nörolojik yaralanma ile beraber olan diğer patlama kırıklarında, kırık ile beraber çıkık saptanmış hastalarda dekompresyon ve füzyon yöntemi kullanılır.
Omurganın erken saptanmış çökme kırıklarında eğer omurganın ön yüksekliği %50’den daha fazla azalmamışsa ve omurganın arka bağ dokularında da bir sorun yoksa vertebroplasti veya kifoplasti denilen, hasta için de daha konforlu olan bir ameliyat yöntemi seçilebilir. Bu ameliyat çoğunlukla lokal anestezi altında yapılmaktadır. Ciltte yapılacak küçük bir kesiden omurgaya girişim yapılarak geniş çaplı iğneler ile omurganın içine halk arasında kemik çimentosu denilen madde enjekte edilir.
Bu maddenin omurga içinde uygun bir şekilde dağılması sonrası donması sürekli röntgen filmleri çekilerek kontrol edilir ve omurganın daha da çökmesini engellenmiş olur. Kifoplasti denilen yöntemde ise yine omurganın içine kemik çimentosu enjekte edilmektedir. Ancak bu yöntemin vertebroplastiden farkı, kemik çimentosu gönderilmeden önce omurganın içine ucunda balon olan geniş çaplı bir iğne ile girilmesi ve balonun şişirilerek, çökmenin bir miktar azaltılması yani omurganın eski yüksekliğine yakın bir seviyeye getirilmesidir. Ardından kemik çimentosu balonun açtığı alana, balonun hacmi kadar enjekte edilir. Böylece omurga hem güçlendirilmiş hem de omurganın yükseklik kaybı önemli ölçüde düzeltilmiş olur.
Omurga Kırığı Ameliyatı Sonrası İyileşme
Omurga kırığı ameliyatını vertebroplasti veya kifoplasti yöntemi ile olan hastalarımız, aynı gün içinde ameliyattan 4 saat sonra korseyle yataktan kaldırılarak yürütülmekte ve ertesi gün taburcu edilmektedir. Ameliyatını füzyon ve dekompresyon yöntemi dediğimiz açık ameliyat tekniği ile olan hastalarımız hastanede 2 ile 4 gün arası yatmakta ve ameliyatın ertesi günü korseyle ayağa kaldırılmaktadır.
Ameliyat bölgesinde drenleri varsa en geç 3. gün çekilmektedir. Hastalar omurganın röntgen filmi çekimiyle kontrolü yapıldıktan sonra taburcu edilmektedir. Ameliyat olan hastalar yaklaşık 20 günlük evde istirahat döneminden sonra kısa yürüyüşler yapmak için kontrollü olarak ev dışına çıkabilirler. 1 ay sonra şehir içi araç kullanabilirler. Ancak yürüyüşleri sırasında mutlaka taburcu olurken kendilerine verilen korseyi takmalıdırlar. Korse hastalarımızın daha az bel ağrısı sorunu ile karşılaşmasını sağlar. Hastalarımıza 2 ay sonra hafif vücut egzersizleri başlanmaktadır. Ancak hastalar 1 aydan sonra istedikleri kadar yürüyebilir ve gerek spor yapmak ya da serinlemek amacıyla yüzebilirler.
Ameliyatını füzyon ve dekompresyon yöntemi ile yapılan hastalarımız toplu taşıma araçlarını 2. ayın sonundan itibaren kullanabilmekte, normal günlük yaşantılarını yaklaşık olarak 4 aydan sonra kısıtlama olmadan sürdürebilmektedirler. Hastalarımız 6 ay sonra koşabilir, yine yarışma amaçlı olmadan kişisel sporları yapabilir ve bisiklete binebilirler. Ameliyat sonrası 1 yılını tamamlayan hastalar rutin kontrollerinde ameliyatı yapan hekimlerinin onayını alarak dövüş sporları ve tehlike sporları haricinde tüm sporları yapabilmektedirler.